Gündem Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Çiğdem Aydın'ın köşe yazısı...

Bu tarz konulara girmeyi pek sevmem, ama konu ülkenin tüm kesimlerini bir şekilde ilgilendirir hale geldiyse elbette görevimizi yapmaktan kaçamayız. 
Ulusal Birlik Partisi bu ülkenin, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz en büyük iki partisinden biridir. Yani ülke yönetiminde geniş bir söz hakkına sahip. 
Yani ekonomik konular, açlık ve açlık sınırının altında kalan asgari ücretli, dükkanlarını kapatan, batan esnaflar, alıp başını giden yabancılara konut satışları, yerel halkın gençliğinin evsizlikle mücadelesi,  Bin 200 çocuğun ellerinden siyasi bir kararla bir çırpıda alınan eğitim hakkı ek bütünleme imiş, 10 günlük bir süre verdiniz bu çocuklar öğretmediğiniz bir müfredattan sorumlu tutulacak aynı zamanda zaten girdikleri sınavın konularından da tekrar sorumlu tutacaksınız, adına da eşitlik diyeceksiniz işte böyle gasp ettiniz yüzlerce gencin hakkını, kısa keseceğim bu konuyu çünkü Nazım bey ve müsteşarı konun sadece şahsi bir konu olduğunu sanki kendilerinden torpil istendiği gibi bir algı operasyonu yürütüyor. Ama yok öyle bir dünya Aytunç Bey ve Nazım Bey. Hele sen Aytunç Bey bu yaşta bulunduğunuz makamın ağırlığında yalan söylemeyeceksiniz bu iş öyle ‘’sory’’ demekle olmuyor. 
Ünal Bey şu yada bu şekilde günün getirdiği koşullarla UBP’nin başına geçirildi. “ABİ” olarak partiyi toparlayıcı ve sakinleştirici kişi olarak görüldü. O günlerde de kimse karşı çıkmadı. Bugünlere kadar geldik. 
Bugün ise tartışılan konulardan biri UBP başkanlık için kurultaya gidecek mi ? 
Sekizler hareketi deniyor iddia ediyorum ki, bu sekizler 10’lar hatta 12’ler oldu. Oluşturulan yeni whatsapp grupları, yapılan gizli ev toplantıları hesaplar ince, vaat edilen tek şey var. “Bu iş böyle olmaz, irademizi geri almalıyız, bu kadar yeter, üyeleri bile küstürdük vatandaş hayda hayda küskün vs..vs..vs..” uzun uzadıya yazsam sayfalar yetmez. 
Yeni cepheler kuruldu kendiliğinden altta birleşen bir puzzle var. Ünal Üstelin yeni kabinesinin üzerindeki hâkimiyetini sorgulayanlar dahi var. Başbakan dedi ama yapmadılar, Başbakan üsteledi ama üstünlük sağlayamadı. Peki ya bundan sonraki süreçte başka bir bakan da başka bir konuda ayak sürerse ne olacak? Endişeler mühim. 
Böyle atmosferlerde kimseye güven olmuyor değil mi? Mesela buna benzer bir durumda Ersan Saner döneminde Nazım bey Ersan Saner’in peşinde koşardı ama adamlarını da alttan Faiz beye çalıştırırdı. Böyle böyle hemen her dönemde Bakan olmayı başardı. Hiç düşündünüz mü İskelede neden hep bir numara oluyor DU ve her kabinede neredeyse yer aldı. Tavşana kaç tazıya tut dediği için olabilir mi? 
Ama hakkını teslim edeyim bölgede yükselen ismin Dursun Oğuz olduğunu da fark eden Nazım bey seçim döneminde neler yaptığını unutturmuş, Dursun bey ile sıkı fıkı olmuş bugünlerde. Peşinen kısaca bir şey daha söyleyeyim ben Karadenizlileri çok severim bunun sağlam bir nedeni var deyip şimdilik bu konuyu burada kesiyorum. 
Şimdi Başbakan ve Parti Başkanı Ünal Üstel, disiplin kartını çekti ve dedi ki, parti bütünlüğünü bozan arkamızdan iş çevireni disipline veririm. Özeti bu. Diğer taraftan Hasan Taçoy bu kartı gördü ve kurultaya gidilmesi için Parti Meclisi kartını öne sürdü. İşler giderek karışıyor, izliyor ve görüyorum. Asıl soru UBP’nin geçmişi de göz önünde bulundurulursa bu savaşı hangi UBP kazanacak? 
Ben yakından takip ediyorum, görüyor, duyuyor, izliyorum neyse ki zaman işliyor. Kimseye bir tavsiyem yok dostunu kazanan kazanmış kaybeden kaybetmiş zaten. Asıl soru bundan sonra ne yapacaksınız?