Bir güzel insan daha aramızdan ayrıldı… 
Eminim O’na duyulan sevgi ve saygıyı şimdi bir yerlerden izleyerek görüyordur.. 
Süleyman Ergüçlü… 
Hiç de beklenmeyen bir zamanda bırakıp gitti bizi..
Basın camiasının sevilen ağabeyi… 
Sadece bu camianın değil, bir çok insanın yürekten sevdiği güzel bir insan…
Çok zordur böyle insanların arkasında yazıp konuşabilmek..
Ya da ben pek beceremem, bilemiyorum!
   Bu camiada herkesle bir paylaşımı vardır Süleyman Ergüçlü’nün.. Özellikle meslekten emekli olmasına rağmen sosyal ortamlardan hiç eksilmeyen renkli kişiliği ile, kendine has insan sevgisi ve bunu yalın bir şekilde ortaya koyuşu ile..
   Sosyal medya resmen karardı dün.. Başta meslektaşları olmak üzere hayatına dokunduğu yüzlerce kişiyi ağlattı Süleyman abi…
‘Eziyet!’
   Bu olumsuz kelime onun ağzında o kadar güzel dururdu ki; o ‘eziyet’ gülen yüzlerdeki fotoğraflara yansırdı…
Peşi sıra çekilen selfiler…
   “Eziyet süper ultra mega”
   Evet son Bodrum tatilini yukarıdaki 4 kelime ile paylaşmıştı..
Aşık olduğu Büyük Han ve her şeye rağmen birasını yudumladığı Dereboyu’ndaki Buga Buga’da yaptığı son paylaşımlarda da ‘eziyet’teydi!..
Dedim ya herkesle bir anısı vardır diye; kendimle olanı da uzun süre yönettiği bu gazetenin sütunlarında paylaşmak isterim… 
   Bir ara sağlığı bozulmuş, uzun süren bir tedavi süreci yaşamış ve sağlığına kavuştuktan sonra yeniden KIBRIS Medya Grubu’nun başına geçmişti… 
   Daha önceleri gazeteyi yönetmiş bu kez KIBRIS TV’den de sorumlu olarak dönmüştü aramıza…  
Haber Müdürü olarak görev yaptığım yıllardı, odasına çağırdı, “Bundan sonra KIBRIS TV’den sorumlu sensin, sana hesap soracak tek kişi de benim” dedi..
   Kem küm ettim… Benden yıllar öncesinde işe girmiş, o mevkiyi hak edecek arkadaşlarım vardı.. Bu görev bana verilirse kurumda sıkıntı yaşanacaktı… Öngörülerimi paylaştım… Kendine has üslubuyla.. “Ne dediysem o” dedi… 
   “Peki ama bunu çalışan arkadaşlara siz bir toplantı ile açıklayın” dedim.. Anlaştık.. 
Çalışanları topladı, kararını açıkladı. Bir arkadaşımız direkt istifasını verdi, diğeri içerde biriken yaklaşık 2 aylık iznini yazıp getirdi.. “İzinden sonra dönmeyeceğim” dedi..  İkisinin de gitmesi TV için krizdi..  
Kapıyı tekrar çaldım, “Abi söylemiştim bak bunlar oldu” dedim… Gayet sakindi, “merak etme birkaç güne her şey yerli yerine oturur.. Sen işine devam et” dedi…
Ne yapacağımı bilmez bir halde odasından çıktım.. Haklı çıkmıştı, bir süre sonra o arkadaşlarımızın da sinirleri oturmuş, işlerinin başına geçmişlerdi. 
Gel zaman git zaman yeniden kapısını çaldım; bu kez istifa edecektim… Aldığım maaş yeterli değildi… O da maaşımın artması için uğraşmış ama dönemin yönetimine söz geçirememişti… 
Bana “Gitme, kariyerin için yanlış yapıyorsun” dedi… Ama bu kez Süleyman Abimi dinlemedim… Kalsam ne olurdu bilemem ama yanlış bir karar aldığımı hiç düşünmedim..
Yıllar içerisinde çok sosyal mekanda yan yana olduk, her zaman esprileri, öğretileri, insanlara davranış biçimi ile örnek oldu..
   En çok da Arda Gündüz kardeşim sahnedeyken birlikte biralarımızı içtiğimiz Bar Fly gecelerini özleyeceğim…
Bu arada Arda da barı yeniden açmıştı… Yine birlikte bira içip şarkı söyleme zamanıydı… Ama olmadı! 
Ölüm Süleyman Abiye hiç yakışmadı… 
Bu camia da, Büyük Han’daki Türk Rum dostları da, o Karpaz için canını yediği Hektor da seni eminim ki hiç unutmayacaktır…
Ne mutlu bize ki; seni tanıdık, birlikte mesai yapma şansını yakaladık..
Işıklarda uyu Süleyman Abi…