Belki Rum zihniyeti hiç değişmeyecek.. Belki hiçbir zaman bizi bu adanın eşit ortağı kabul etmeyecekler… 
   Ada tarihi iki toplumun rızasıyla imza attığı bir çözümü belki de hiç not edemeyecek!..
   Ama Güney’de Rumlar, Kuzey’de biz Kıbrıslı Türkler yaşamaya devam edeceğiz..
   Aynı coğrafyayı paylaşmanın etkilerini sıklıkla hissedeceğimiz, bizi görmezden gelseler de her adımla kendimizi hissettireceğimiz bir süreci yaşıyoruz artık… 
   Bu sürecin başlangıcı Doğu Akdeniz’e Türk donanmasının inmesiyle start aldı… Yakın tarihimizin ilk önemli adımıydı…
   Rumların Akdeniz’de ürettiği tek yanlı kararları konusunda uzun süre uyarı yapmakla yetinen Türkiye, en sonunda dayanamayıp donamayı Akdeniz’e indirince dengeler eşitlendi. İşte o gün yeni bir sayfanın açıldığını söyleyebiliriz…
   Oyunun kuralları yavaş yavaş değişiyordu…
   Bana göre o gün önemli bir milattı…
   O tarihi günden sonra Sayın Mustafa Akıncı ile son kez federasyon görüşmeleri zorlandı… Masaya haritalar dahi konuldu, güvenlik garantiler gibi el yakan konular bile tartışmaya açıldı…
   Ama sizi istemeyen bir yapıyla zorla birleşemezdiniz!.. Bu da anlaşılmış oldu… Dünya da buna şahitti artık!
   Tam da o dönemde Kıbrıs’ın su ihtiyacını karşılayacak çok stratejik bir adım daha atıldı.. 
   Türkiye donanmadan sonra ikinci büyük adımı atıyordu… Kıbrıs’ı borularla ana karaya, anavatanına bağlıyordu…
   Hatta adını “barış suyu” koyup bunu bir çözüm motivasyonuna çevirmek istedik.. Ama yine olmadı!
   Aynı zaman zarfında Crans Montana sürecinin sona ermesi, Rumların hiçbir şekilde Kıbrıslı Türklerle vatanı paylaşmayacağının anlaşılması sonrası üçüncü büyük adıma geçildi!
   Artık federasyon tartışma dönemi kapanıyordu… 
   Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği eşit egemen devlet tezini masaya sürdü.. 
   Bu adım BM Konferansında Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC’nin tanınması çağrısıyla taçlandı..
   KKTC tanınır ya da tanınmaz… Bu uzun bir siyasi süreci gerektiren bir durum.. Ama adım atıldı..
   Türkiye bu adımın altını doldurabilmek adına Türk Devletleri Teşkilatı’na KKTC’nin gözlemci üye olmasını sağladı…
   Bu taze adımın daha da altının doldurulması için şimdi diplomatik düzeyde çalışmalar yapılıyor…
   Bu çalışmalar devam ederken, Türkiye dördüncü büyük adımı da atmak için kolları sıvadı… 
   Sudan sonra Kıbrıs adasının büyük bir ihtiyacı olan elektrik bağlantısı için de imzalar atıldı… 
   Artık süreç resmen başlıyor… Tarihi bir adım… Gerek su, gerekse kablo ile ana kara Türkiye’ye bağlanma adımı adanın var olan olağanüstü stratejik önemini bir o kadar daha artırdı…
   Bu adım sadece KKTC’de yaşayan insanların refahı için atılmış değil elbette.. Bu adımlar bu coğrafyada çözüm olmasa da, işbirliğinin sağlanması içindir.
   Gerek su, gerekse elektrik bağlantısının uluslar arası boyutları vardır.. Hiçbiri basit işler değildir! 
   Artık çok net bir şekilde Türkiye; güçlü KKTC’nin varlığı ve her türlü uluslar arası anlaşmada KKTC’nin varlığı için bu adımları atmaktadır… 
   Hep beraber yaşayıp göreceğimize inanıyorum ki; Rumlarla da Yunanistan’la da İsrail’le de içerisinde KKTC yetkililerinin de olacağı adımlar ilerde atılacaktır. Şu an bunun alt yapısı oluşturuluyor..
   Bana göre 4’üncü tarihi adım olan elektrik protokolünü selamlıyorum… 
   Bir Kıbrıslı Türk olarak da geleceğe yönelik umutlarımı yeşertmeye devam ediyorum…