Cumhurbaşkanı Tatar yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nu yeni görevi vesilesiyle kutluyor, şahsına ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bizlerin güvenliği için gece gündüz sınırlarımızda nöbet tutan, her fedakarlığı göze alan kahraman Mehmetçik’e duyduğum derin minneti özellikle vurguluyorum. Bu ziyaret, Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının güvenliğine ve geleceğine verdiği sarsılmaz desteğin en güçlü teyididir.
Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi olmazsa olmazdır ve asla pazarlık konusu değildir. Bu hak, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanmaktadır ve bunu korumak tarihimizin bize yüklediği çok önemli bir sorumluluktur. Türk askerinin adadaki varlığı, halkımızın varoluşunun ve geleceğinin asli teminatıdır.
Rum liderliği yıllardır aynı çizgiyi sürdürmektedir. Silahlanmayı artırmakta, düşmanlık siyasetini derinleştirmekte ve adanın jeopolitik konumunu fütursuzca pazarlık aracı haline getirmektedir. Rum yönetimi, kimi zaman birbirleriyle ihtilaf halinde olan taraflara dahi askeri üs ve erişim imkânı sunarak Ada’yı adeta askeri bir hedef haline getirmektedir. Bu sorumsuz siyaset, Kıbrıs’ı farklı çıkar hesaplarının sahasına çevirmiştir. Bu yaklaşım mevcut barışı aşındırmakta, istikrarı zayıflatmakta ve Kıbrıs Türk halkının güvenliğini doğrudan hedef almaktadır.
Bazıları bu yüzyılda artık savaş, şiddet ve katliam olmaz diyerek içi boş söylemlerle Halkımızı kandırmaya çalışmaktadır. Oysa tarih ve gerçekler hepimizin önündedir. 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da binlerce masum insan Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa’nın gözü önünde katledilmiştir.
24 Şubat 2022’de başlayan Rusya–Ukrayna savaşı milyonlarca insanı yerinden etmiş, yüz binlerce can kaybına yol açmış, şehirleri harap etmiş ve Avrupa’nın gözü önünde süren bu trajedi, etkin, kararlı ve fiili müdahale olmadan hiçbir uluslararası güvenlik iddiasının mümkün olamayacağını bütün dünyaya ispat etmiştir.
Bugün ise Filistin’de büyük çoğunluğu masum kadınlar ve çocuklar olmak üzere 63 binden fazla sivil dünyanın gözü önünde katledilmiştir ve bu katliam her gün sürmekte, İsrail devleti açıkça soykırıma ve insanlık suçuna devam etmektedir. Bu tablo tek bir gerçeği ortaya koymaktadır. Güvenliğinizi tartışmaya açarsanız hem kazanımlarınızı hem de geleceğinizi kaybetmeyi de kabul etmiş olursunuz.
Küresel ve bölgesel dengelerin hızla değiştiği, eski dünya sisteminin çöktüğü ancak yenisinin de henüz kurulamadığı böylesi kaotik bir ara dönemde Türkiye ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs Türk halkının güvenliği kadar Doğu Akdeniz’in ve Orta Doğu’nun barışı için de belirleyici bir güçtür. Anavatan Türkiye’nin bölgesel istikrar ve barışa katkıları adamız ve Halkımız için de istikrar ve güvenliğin en güçlü garantisidir.
Bizim vizyonumuz nettir. Kıbrıs Türk halkı kendi devletine sahip çıkmaktadır. İki devletin varlığı, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü halkımızın onurlu yarınlarının temelidir. Anavatan Türkiye ile omuz omuza yürüyüşümüz, bu vizyonun en sağlam güvencesidir.
Koltuk hesabıyla, sırf oy kazanmak uğruna güvenlik ve garantiler üzerinden seçim vaadi sunanlara karşı duruşumuz sarsılmaz ve kesindir. Devletimizin onuru ve halkımızın güvenliği pazarlık konusu yapılamaz.
Kıbrıs Türk halkını kandırmayı amaçlayan her türlü girişim boşa çıkarılacağı gibi karşılıksız da kalmayacaktır. Kimse Halkımızı yeniden 1963 ile 1974 arasında olduğu gibi belirsizliğe, korkuya, güvensizliğe ve yokluğa sürükleyemez. Herkes bilsin ki geleceğimizin böylesi seçim hesaplarına alet edilmesine asla izin vermeyeceğiz.”