Maviş, yazılı açıklamasında, DİSY milletvekili Michalis Hadjipantela’nın önerisiyle 22–24 Ekim tarihlerinde Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen “kayıp şahıslar” konulu kararın, insani bir meseleyi siyasetin malzemesi haline getirdiğini kaydetti.
1974 yılında kaybolanlara ve mağdurlara yönelik bir anıtın parlamento binasında inşa edilmesini öngören bu kararın tarihsel gerçeklere ve ortak insanlık değerlerine zarar verdiğini belirten Maviş, şu ifadeleri kullandı:
“Kayıplar meselesi, 1974 yılında ortaya çıkmış değildir, 1950’li ve 1960’lı yıllardan itibaren Kıbrıs’ın kanayan yarasıdır. O dönemde özellikle 1963–64 olaylarında yüzlerce Kıbrıslı Türk, 1974’te ise çok sayıda Kıbrıslı Rum kaybolmuştur. Bu trajedi, kimsenin tekelinde değildir. Hepimizin ortak acısıdır.
Birleşmiş Milletler gözetiminde 1981 yılında kurulan Kayıp Şahıslar Komitesi (CMP) bugüne kadar 492 Kıbrıslı Türk ve bin 510 Kıbrıslı Rum kaybın akıbetini araştırmıştır. Komitede iki toplumdan uzmanlar, insanlık onuru için yıllardır omuz omuza çalışmaktadır. Bu insani çabayı gölgeleyen her siyasi girişim, hem mağdur ailelere hem de barış umuduna zarar vermektedir.”
- “Kayıpların anısı, siyasi hesaplarla değil, insanlık onuruyla yaşatılmalıdır”
Maviş, KKTC bütçesinden ciddi kaynaklar ayrılan dış temsilciliklerin, özellikle Brüksel’deki misyonların, bu tür gelişmeleri yakından izleyip iki yönlü doğru bilgi akışı sağlaması gerektiğini kaydetti.
Avrupa Parlamentosu’nda doğrudan kendilerini ilgilendiren bir karar alınırken sessiz kalınmasının "ciddi bir temsil zafiyeti" olduğunu savunan Maviş, bu kurumların siyasi ve kurumsal sorumluluğunun sorgulanması çağrısında bulundu.
Kayıplar gibi insani meselelerin ancak diyalogla ve işleyen mekanizmalarla çözülebileceğini belirten Maviş, “Ne yazık ki son yıllarda, Ersin Tatar döneminde tamamen duran müzakereler, işlevsiz hale getirilen iki toplumlu teknik komiteler ve koparılan iletişim kanalları, Kıbrıslı Türklerin uluslararası alandaki görünürlüğünü zayıflatmıştır. Avrupa Parlamentosu’ndaki bu karar, bu kopukluğun bedelini açık biçimde göstermektedir.” dedi.
Siyasilerin bu tür insani konularda “bir değil, bin kere” düşünmesi gerektiğini söyleyen Maviş, kayıp yakınlarının acısı üzerinden siyaset üretmenin, yaraları onarmak yerine derinleştirdiğini kaydetti. Maviş, “Kayıpların anısı, siyasi hesaplarla değil, insanlık onuruyla yaşatılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
- “Gerçek barış, acılar üzerinden değil, insanlıkta buluşarak kurulur”
Böyle bir anıtın sembolik olmaması, adada her iki toplumda da görünür, ulaşılabilir ve kapsayıcı biçimde inşa edilmesi gerektiğini söyleyen Maviş, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Amaç ayrışmayı değil, her iki toplumun kayıplarına ve yakınlarının ortak acısına saygıyı öne çıkarmak olmalıdır. Bu ada, geçmişin acılarını ancak ortak vicdan ve samimi diyalog ile aşabilir. Kayıpların anısı siyasetin değil, insanlığın onurunun konusudur. Gerçek barış, acılar üzerinden değil, insanlıkta buluşarak kurulur.”




