KKTC

Gülbahar: KKTC ekonomisini hedef alan girişimlere karşı acil adım atılmalı

Milli Mücadele Vakfı Başkanı Aziz Gülbahar, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) KKTC topraklarında yatırım yapan kişi ve şirketlere yönelik uygulamalarının “KKTC ekonomisini çökertme amacı taşıdığını” savunarak Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, hükümet, Parlamento ve ekonomik örgütleri acil girişimlerde bulunmaya çağırdı.

Milli Mücadele Vakfı Başkanı Gülbahar, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Kıbrıs Türk Halkı ile devletimizin haklarını ve egemenliğini savunmak amacıyla faaliyet gösteren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Milli Mücadele Vakfı olarak, son aylarda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından mülkiyet ve KKTC toprakları üzerinde yatırım yapan, gerek KKTC gerekse diğer ülke vatandaşlarına yönelik olarak sergilenen çelişkili, hukuk dışı ve düşmanca uygulamaları derin bir endişe ve öfke ile izlemekteyiz.

Bir yandan Rum mahkemesi, İsrailli iş insanı Simon Aykut’u, 1974 öncesinde Rumlara ait olduğu iddia edilen ancak Anayasamız ve yasalarımız uyarınca KKTC tapusuna geçirilmiş araziler üzerine inşaat yaptığı gerekçesiyle beş yıl hapis cezasına mahkûm ederken; diğer yandan Rum Temsilciler Meclisi Mülteciler Komitesi’nin, Limasol’un batısındaki Gökağaç (Alektora), Taşlıca (Anoyira), Düzkaya (Evdim/Avdimou), Mersinli (Ayios Thomas), Paramal (Paramali), Çamlıca (Platanistia) ve Çeliktaş (Prastio) köylerinde bulunan Kıbrıslı Türklere ait taşınmazları, Türk sahiplerinden izin alınmadan 2 Ocak 2026 itibarıyla Rum halkının kullanımına açacağını açıklaması, tam bir iki yüzlülük ve çifte standart örneğidir.

Simıon Aykut’un hapse mahkûm edilmesi, benzer şekilde KKTC’de yatırım yapan diğer iş insanlarının da Rum tarafınca aynı şekilde hedef alınabileceğini göstermektedir. Bu durum, üzerinde ivedilikle durulması ve gerekli diplomatik, hukuki adımların gecikmeden atılması gereken ciddi bir konudur.

Cumhurbaşkanı Sayın Tufan Erhürman, Hükümetimiz, Cumhuriyet Meclisimiz ve tüm ekonomik örgütlerimiz; Kıbrıs Türk halkını ekonomik olarak çökertmeyi, yatırımcısına korku salmayı hedefleyen bu tehditkâr tutum karşısında ne gerekiyorsa yapmalıdır.

Rum tarafının bu açık iki yüzlülüğüne ve hukuk tanımamazlığına karşı, hem Birleşmiş Milletler hem de uluslararası toplum nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunulmalı; KKTC’de faaliyet gösteren Türk müteahhitlerin ve yatırımcıların haklarını koruyacak uluslararası hukuki önlemler vakit kaybedilmeden alınmalıdır.

Rum Temsilciler Meclisi Mülteciler Komitesi’nin, Limasol’un batısındaki köylerde Kıbrıslı Türklere ait taşınmazların “kullanıma açılacağı” yönündeki açıklaması, Rum tarafının uzun yıllardır Kıbrıs Türk halkına yönelik sürdürdüğü tek yanlı, hukuk dışı ve ayrımcı tutumunun yeni bir göstergesidir.

Rum Yönetimi, Güney’deki Türk mallarını keyfi yasalarla kamulaştırıp kendi halkına dağıtırken, Kuzey’deki Rum malları üzerinde yapılan yasal düzenlemeleri “yasadışı” ilan etmekte; yatırımcılarımızı ve müteahhitlerimizi Interpol’e şikâyet ederek tutuklatma girişimlerinde bulunmaktadır.

Bu tablo, Rum tarafının çözümden değil, çatışmadan beslendiğinin bir göstergesidir. KKTC olarak biz de Rumların bu çelişkili tutumunu uluslararası platformlarda kararlılıkla anlatmalı, eğer dünya bu gerçeği anlamazlıktan gelirse, Rum tarafına yönelik yeni yasal ve ekonomik tedbirler almalı ve bu konuda kararlılığımızı göstermeliyiz.


Unutulmamalıdır ki, 1975 tarihli 3. Viyana Anlaşması ile adada fiilen, gönüllü, bir nüfus ve mülk mübadelesi gerçekleşmiştir. Kıbrıslı Türkler Güney’deki mallarını, Rumlar da Kuzey’deki mallarını bırakmışlardır. Bu mübadelenin doğal sonucu mal ve mülk paylaşımıdır. Ancak Rum tarafı, aradan geçen yarım asra rağmen bu gerçeği kabul etmemiş, aksine Türk mallarını kendi çıkarına kullanmaya devam etmiştir.

Uluslararası hukuk da Rum tarafının iddialarını desteklememektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2010 tarihli Demopoulos kararı, Kuzey’de kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu’nu etkin bir iç hukuk yolu olarak tanımış ve mülkiyet meselesinin tek taraflı oldu bittilerle değil, mevcut gerçekler temelinde çözülmesi gerektiğini teyit etmiştir. Rum tarafının buna rağmen tek taraflı adımlar atması, açıkça uluslararası hukuka aykırıdır.

Milli Mücadele Vakfı olarak altını çiziyoruz:

  • Rum Yönetimi’nin anlayışına göre 1974 öncesi Rumlara ait olup Kuzey’de kalan malların Kıbrıs Türk halkının kalkınması için kullanılmasını “yasadışı” saymak ne kadar yanlışsa, Güney’deki Türk mallarının Rum halkına dağıtılması da o kadar gayrimeşrudur.
  • Mülkiyet sorunu, tek taraflı yasalarla ve hiçbir suçu olmayan vatandaşlarımıza ya da yatırımcılarımıza yönelik cezalandırıcı girişimlerle değil, müzakere masasında ve ilgili komisyonlarda çözülmelidir.
  • Rum tarafının bu saldırgan politikası, adada kalıcı çözümü değil; güvensizliği, ayrılığı ve düşmanlığı derinleştirecektir.
  • İçimizde, Rumların KKTC ekonomisini zayıflatmaya yönelik bu saldırılarına bilerek veya bilmeyerek katkıda bulunan kişi ve çevrelere karşı kararlı bir duruş sergilenmeli, gerekiyorsa yasal düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır.
  • Uluslararası toplum, Rum Yönetimi’nin bu ikircikli, hukuk dışı ve kışkırtıcı tutumuna artık sessiz kalmamalı; adanın gerçeklerini görmeli ve gereğini yapmalıdır.”