KKTC

Gazimağusa İlahiyat Koleji Yapım Projesi Protokolü Meclis’te oy çokluğuyla onaylandı

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gazimağusa İlahiyat Koleji Yapım Projesi Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunmasına İlişkin (Onay) Yasa Tasarısı” Meclis Genel Kurulu’nda oy çokluğuyla onaylandı.

Özdenefe

Yasa tasarısı üzerine söz alan CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe, Meclis’in sağlıklı şekilde çalıştırılmaması nedeniyle “sıkıntılı bir meseleyle” Genel Kurul’un önüne gelindiğini söyledi. Hükümetin “büyük zarar doğuracak büyük bir uyumsuzluk içinde” hareket ettiğini öne süren eden Özdenefe, “Huzurumuzu kaçırdınız.” dedi.

Devletin tüm kurumlarının iş yapamaz hale geldiğini söyleyen Özdenefe, gelinen noktayı “Artık ‘biz yapamayız’ deme noktasına geldiniz.” sözleriyle değerlendirdi; hükümeti halka dönmeye ve sorumluluk bilinciyle hareket etmeye çağırdı.

Komite toplantısında Milli Eğitim Bakanlığı’ndan hiçbir temsilcinin bulunmamasını eleştiren Özdenefe, bilgi almak üzere toplantıya gittiklerini ancak Bakanlıktan kimsenin katılmadığını söyledi.

Protokolde bazı maddelerin Anayasa’ya açık biçimde aykırı olduğunu savunan Özdenefe, “Burası serbest icraat alanı değildir. Meclis, Anayasa’nın kendisine verdiği yasa yapma görevini yerine getirir.” dedi. Meclis İç Tüzüğü’nün 40. maddesini hatırlatarak, yasa tasarılarının Anayasa'ya uygunluğunun denetlenmesinin zorunlu olduğuna işaret etti.

Bakanlığın “tamamen teslim olduğunu ve ötesini göremediğini” söyleyen Özdenefe, Gazimağusa’da ikinci bir okula ihtiyaç olduğunu ancak Bakanlığın bu konuda adım atmadığını da kaydetti.

Protokolün hem siyasi hem hukuki açıdan sıkıntılı olduğunu ifade eden Özdenefe, Türkiye ve KKTC eğitim bakanlıklarının istişare edeceğini belirten maddelerin, uluslararası bir anlaşmada bu kadar belirsiz olamayacağını söyledi.

Anayasa’nın egemenlik, yasama ve yürütmeye ilişkin maddelerini hatırlatan Özdenefe, hükümetin kendi görevlerini yerine getiremediği için “yetkilerini devrettiğini” savundu.

Türkiye’den veya başka bir ülkeden gerektiği noktalarda elbette destek alınabileceğini söyleyen Özdenefe, ancak bunun karar yetkisinin devredilmesi anlamına gelemeyeceğini vurguladı.

“Ben yapamam, başkası yapsın; ben karar veremem, başkası versin.” anlayışının egemenlik devri olduğunu belirten Özdenefe, hükümete yönelik “Haddinizi aştınız.” ifadelerini kullandı.

Bakanlığın tüm yetkilerinin alındığı bir protokole imza atıldığını savunan Özdenefe, eğitim hakkı, egemenlik ve yasamaya ilişkin böylesi bir düzenlemenin halk oylamasına götürülmesi gerektiğini, bu yasa tasarısı öncesinde bir referandum yapılmasının şart olduğunu söyledi.

Özdenefe, protokol ve yasa tasarısının siyasi ve hukuki açıdan ciddi sıkıntılar içerdiğini dile getirdi.

-Özuslu

Özdenefe’nin ardından söz alan CTP Milletvekili Sami Özuslu, hükümetin toplumu germekten ve kutuplaştırmaktan vazgeçmesi yönündeki çağrılarına rağmen ısrarla bu yönde adım atıldığını söyledi.

Atılan adımların halk nezdinde “geri teptiğini” belirten Özuslu, ülkenin karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunlara işaret etti.

Sosyal devletin temel görevleri olan sağlık, eğitim ve altyapı hizmetlerinin yetersiz olduğunu dile getiren Özuslu, ülkede ciddi ekonomik sıkıntılar, güvenlik sorunları, olduğunu söyledi.

Özuslu, tüm bu sorunlar ortadayken hükümetin Türkiye ile protokol imzalamaya yöneldiğini, ülkenin hiçbir kurumuna danışılmadığını ifade ederek, durumu “tekelleşme hamlesi” olarak niteledi; fiber internet projesiyle ilgili yaşanan sıkıntıları da buna örnek gösterdi.

Halkın cumhurbaşkanlığı seçiminde açık bir mesaj verdiğini kaydeden Özuslu, hükümetin seçimden korktuğunu söyleyerek, “Demokrasinin önünü tıkayarak bir yere varamazsınız.” dedi.

İzin gerektiren en basit kurs yerlerinin bile Eğitim Bakanlığı’ndan izin aldığını hatırlatan Özuslu, söz konusu protokolün KKTC Devleti'nin ve Bakanlığın görevlerini sınırlandırdığını söyledi.

Bu sırada yerinden söz alan Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde olduğu gibi tüm yetkilerin Bakanlıkta olacağını belirterek, “Olmayan bir şey üzerinden çıkarım yapmayın.” dedi.

CTP Milletvekili Asım Akansoy ise protokoldeki “gerekirse istişare edilir” maddesine dikkat çekerek ilgili bölümü okudu.

Çavuşoğlu buna karşılık, Türkiye ile her zaman istişare edildiğini ifade etti.

Konuşmasına devam eden Özuslu, Bakan Çavuşoğlu’nun protokole istemeyerek imza attığını iddia etti.

Çavuşoğlu’nun ihtiyaç analizi yapmadığını ve kimseye danışmadığını savunan Özuslu, “Bu ülkede işler iyi gitseydi, yüzde 35 oy almazdınız.” dedi.

Özuslu, hükümeti halka kulak vermeye çağırarak, “Halka rağmen siyaset yapılmaz. Kendi insanınıza dönün yüzünüzü. Gelin öğretmenleri çağıralım, müdürleri çağıralım konuşalım. Toplumun geleceğini ilgilendiren konularda artık yetkiniz yoktur.” ifadelerini kullandı.

- Çolakoğlu

Ardından CTP Milletvekili Şifa Çolakoğlu söz aldı.

Gazimağusa’ya yapılması planlanan okul konusunda Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’na sorular yönelten Çolakoğlu, bölgedeki okul aile birlikleri ve okul müdürleriyle herhangi bir toplantı yapılıp yapılmadığını sordu.

Sunat Atun’a da çağrıda bulunan Çolakoğlu, Suna Atun isminin kamuoyunda tartışma konusu yapılmasının rahatsızlık yarattığını ifade etti.

Suna Atun’un “çağdaş ve laik bir isim” olduğunu söyleyen Çolakoğlu, bölgede gerçek ihtiyaçlara cevap verecek bir okulda bu ismin yaşatılması gerektiğini kaydetti.

Gazimağusa’daki okulların durumuna dikkat çeken Çolakoğlu, ihtiyaç analizinin mutlaka yapılması gerektiğini belirterek, bölgedeki okulları tek tek gezdiğini söyledi.

Okulların adeta şantiye alanına döndüğünü dile getiren Çolakoğlu, “Hiçbiri okul gibi görünmüyor.” dedi.

Kaliteli eğitim konuşulması gerekirken ilahiyat koleji protokolünün gündemde olmasını eleştiren Çolakoğlu, yapılacak herhangi bir bağışın toplumun tüm kesimlerinin görüşü alınarak ve gerçek ihtiyaç analizine göre şekillendirilmesi gerektiğini vurguladı.

- Baybars

Yasa tasarısına ilişkin söz alan Bağımsız Milletvekili Ayşegül Baybars ise, Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun Anayasa’yı ve Milli Eğitim Yasası’nı çok iyi bildiğini belirterek, bu bilgisine rağmen protokolün Meclis’e getirildiğini söyledi.

Baybars, bunun bilinçli bir tercih olduğunu ve eğitimde egemenliğin bilerek devredildiği ifade etti.

Protokolün, devlete ve Anayasa’ya saygısızlık niteliği taşıdığını dile getiren Baybars, eğitime ilişkin yetkinin başka bir yapıya aktarılmasının kabul edilemeyeceğini kaydetti.

Baybars, "ilahiyat müfredatı nedir?" diye sorarak, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde böyle bir özel müfredat olup olmadığını sordu.

Çavuşoğlu, Baybars’ın sorusunu yerinden söz alarak yanıtladı ve okulda yüzde yirmi beş oranında belirli sayıda dini temelli ders verildiğini söyledi.

Baybars, ülkede ilahiyat müfredatı diye bir tanım olmadığını, elbette müfredat bulunduğunu ancak başka bir ülke ile neden istişare edilmesi gerektiğinin belirsiz olduğunu belirtti.

Denetim yetkisinin bir vakfa verilemeyeceğini ifade eden Baybars, meselenin bir inanç meselesi değil hukuki bir sorun olduğunu vurguladı.

- Barçın

CTP Milletvekili Devrim Barçın da protokolün kamuoyu tarafından yakından takip edildiğini belirterek, düzenlemenin ilahiyat eğitimi gerekçesiyle getirildiğini söyledi.

Protokolde yer alan ilahiyat müfredatlı eğitim ifadesinin belirsiz olduğunu kaydeden Barçın, bu müfredatın ne anlama geldiğinin açıklanması gerektiğini ifade etti.

Barçın, müfredat dışına çıkılması hâlinde okulun vakfa devredileceği maddesini eleştirerek, bunun uygulamayı güvence altına almak yerine müfredat dışına çıkmayı mümkün kıldığını söyledi.

Asıl sorunun eğitim değil, yöneticilerin hukuka uygun hareket edip etmediği olduğunu vurgulayan Barçın, Din İşleri Başkan Yardımcısı atamasını örnek gösterdi.

Anayasa Mahkemesi ve Başsavcılık olumsuz görüş bildirmesine rağmen seçim yasaklarından hemen önce bu göreve vekaleten atama yapıldığını, bunun hukuken mümkün olmadığını belirtti.

Atanan kişinin birkaç gün içinde maaş almaya başlayacağını söyleyen Barçın, hükümete “Bu maaş helal mi, haram mı?” sorusunu yöneltti.

Barçın, ilahiyat eğitimi alan gençlerin imam olmak için sınavlara girdiğini ancak yerel atama yapılmadığını, bunun yerine Türkiye’den imam getirildiğini dile getirdi.

Ülkenin ilahiyat müfredatından çok, hukuka bağlı ve ahlaklı yöneticilere ihtiyacı olduğunu kaydeden Barçın, protokolle yaratılan gündemin halkın mesajını değiştiremeyeceğini söyledi.

- Atun

Kürsüye çıkarak söz alan UBP Milletvekili Sunat Atun da CTP Milletvekili Şifa Çolakoğlu’nun ifadelerinin kendisini yaraladığını söyledi.

Meclis’te yapılan tartışmaların fikir düzeyinde kalması gerektiğini belirten Atun, vefat etmiş bir annenin adının bu şekilde anılmasının aileyi üzdüğünü ifade etti.

Sürekli seçim sonuçlarına atıf yapılmasını da eleştiren Atun, ülkede her kesimden vatandaşın Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’a oy verdiğini, bu söylemlerin Meclis’te tekrarlanmasının insanları rencide ettiğini söyledi.

Atun, kısa süre önce SAMTAY Vakfı ile Türk Maarif Vakfı iş birliğinde bir ilkokulun açıldığını, laikliğin din üzerinden tartışılamayacağını dile getirdi.

Bu okulun da annesinin adını taşıdığını söyleyen Atun, söz konusu kurumun çağdaş bir yapıya sahip olduğunu dile getirdi.

Her toplumun bağlı olduğu bir inanç yapısı bulunduğunu belirten Atun, Gazimağusa bölgesinde bu eğitime ihtiyaç duyan büyük bir kesim olduğunu ifade etti.

Atun, bu okullar sayesinde merdiven altı din eğitimlerinin sona erdiğini, eğitimin devlet denetimine girdiğini kaydetti.

Bu sırada CTP Milletvekili Doğuş Derya yerinden söz alarak Atun’a sorular yöneltti.

Rusların veya Yahudilerin kendi inanç eğitimleri için okul açmak istemeleri hâlinde aynı yaklaşımın sergilenip sergilenmeyeceğini sordu; okulun bulunduğu arazinin Rum malı olup olmadığını ve din kurslarının bu okulların açılmasıyla birlikte kapatılıp kapatılmayacağını gündeme getirdi.

Atun ise, söz konusu malın eşdeğer olduğunu, vakfa devredildiğini söyledi. Müfredatın dahi laiklik ilkesi çerçevesinde hazırlandığını belirten Atun, Çolakoğlu’nun ifadelerini geri almasını istedi.

- Çavuşoğlu

Muhalefetin eleştirilerine yanıt vermek üzere kürsüye çıkan Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, tartışmaların Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde okuyan bin 313 öğrenciyi ötekileştirdiğini söyledi.

İlahiyat Koleji’nin ülkedeki yasal okul türlerinden biri olduğunu belirten Çavuşoğlu, okuldan bugüne kadar bin 457 mezun verildiğini; bunların 860’ının KKTC, 366’sının TC, 87’sinin ise üçüncü ülke uyruklu olduğunu aktardı.

Okula kimsenin zorla yönlendirilmediğini, Türkçe bölüme yoğun talep geldiğini ve baskı aldıklarını, kolej bölümüne ise sınavla girildiğini ifade eden Çavuşoğlu, Hala Sultan’da 542 erkek, 771 kız öğrenci bulunduğunu, bunlardan 250’sinin başörtülü olduğunu belirtti.

Okulun maksadı "dinci insanlar yetiştirmek değildir." diyen Çavuşoğlu, öğrencilerin akademik eğitimin yanı sıra dini bilgilerle de eğitim görmek istediklerini söyledi.

Çavuşoğlu’nun “Bu ülkedeki tüm demokratik özgürlükler UBP döneminde alındı.” sözleri üzerine muhalefet tepki gösterdi.

Dipkarpaz’dan iki buçuk saat yol giderek okula ulaşan öğrencilerin olduğunu anlatan Çavuşoğlu, siyasi eleştirilere “Keşke söylediğiniz gibi en iyisini yapıyor olsaydınız, buna tanıklık edebilseydim.” diyerek yanıt verdi.

Çavuşoğlu konuşmasının devamında, 2024-2025 mezun yerleşme bilgilerini paylaşarak, mezunların çok çeşitli alanlara yerleştiğini, okulun sadece imam yetiştirmediğini söyledi.

Suna Atun’un adının yeni okulda yaşatılmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Çavuşoğlu, okulun tüm denetiminin Bakanlığa ait olduğunu, Türkiye’den gelen öğretmen sayıları konusunda kamuoyunda dile getirilen rakamların yanlış olduğunu söyledi.

Çavuşoğlu, Hala Sultan’da 149 öğretmen bulunduğunu, bunların 125’inin KKTC, 24’ünün TC kökenli olduğunu, bu yıl sadece 5–6 öğretmen talep ettiklerini aktardı.

Protokolle ilgili olarak da, bir hayırsever vakfın bağışıyla, Türkiye’nin kendi imkânlarıyla yapacağı okulun devlete teslim edilmeden açılamayacağını, açıldıktan sonra da tek sahibinin ve denetleyicisinin devlet olacağını vurguladı.

- Milletvekillerinden Çavuşoğlu’na sorular

Çavuşoğlu’nun konuşmasının ardından milletvekilleri sorular yöneltti.

CTP Milletvekili Filiz Besim, yerinden söz alarak kamusal eğitimde ciddi bir çöküş yaşandığını söyledi ve “600 kişilik ihtiyaç analizinin ilahiyat talebinden mi, yoksa daha kaliteli bir eğitim arayışından mı kaynaklandığını” sordu.

- Çavuşoğlu

Çavuşoğlu, “boş geçen dersler” iddiasının doğru olmadığını, seçim yasakları nedeniyle geçici görevlendirmeler yapıldığını, yasakların bitmesiyle kadrolu atamaların başladığını söyledi.

Toplam kalite için kapsamlı bir mücadele yürüttüklerini, çocukların Türkiye’deki akranlarıyla rekabet edebilmesi için çalıştıklarını belirten Çavuşoğlu, okulun zorunlu değil, tercih edilen bir okul olduğunu yineledi.

- Uluçay

CTP Milletvekili Teberrüken Uluçay ise, Namık Kemal Lisesi’nin durumu hakkında soru yönelterek okulun uzun süredir tamamlanmasının beklendiğini hatırlattı ve haziran ayında hizmete açılacak seviyeye gelip gelmeyeceğini sordu.

Uluçay, işlerin yakından takip edilmesinin ve daha ısrarcı olunmasının önemli olduğunu belirtti.

-Çavuşoğlu

Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu ise, müteahhitle konuyu yeniden teyit ettiğini, okulun haziran ayına kadar açılabilir duruma getirilmesi için yoğun çaba gösterildiğini söyledi.

Haziran ayında Namık Kemal Lisesi’nin bitirileceğini ifade eden Bakan Çavuşoğlu, Gazimağusa’da Anadolu Lisesi ve Fen Lisesinin birleştirilerek aynı okulda, açılacağını da dile getirdi.

İskele Evkaf Türk Maarif Koleji’yle ilgili soru üzerine Çavuşoğlu, okulun açılmasıyla ilgili üç-dört yıl mücadeleleri olduğunu ve 10 yıl içinde okulu tamamlayabildiklerini söyledi.

-Talat

CTP Milletvekili Ongun Talat yeniden söz alarak, tarih bilgisi açısından Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’na eleştirilerde bulundu.

YDP Milletvekili Talip Atalay ise yerinden söz alarak, “İngilizler müftü atadı.” ifadesinin doğru olmadığını söyleyerek, tam tersine müftülüğün ilga edildiğini belirtti.

Talat konuşmasına devam ederek, dini ve milli duyguları istismar etmek için konuşma yapmadığını kaydetti. Müftülük, evkaf ve maarif mücadelesinin cemaat tarafından verildiğini ifade eden Talat, 1956 yılında Namık Kemal Lisesi’nin özerkliğini ilan ettiğini hatırlattı.

“Biz din ve vicdan hürriyetine çok saygılıyız.” diyen Talat, tehlikeli yerlere gidebilecek söylemlerden kaçınılması gerektiğini belirtti.

Ardından rapor ve tasarının bütünü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Onay Yasa Tasarısı madde madde görüşülmesi sonrasında 27 kabul, 9 ret olmak üzere oy çokluğuyla kabul edildi.