Tatar şu ifadelere yer verdi;

Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafları arasında uzun yıllardır süregelen müzakerelerin merkezinde federasyon temelli çözüm modeli yer aldı. Ancak yarım yüzyılı aşkın süredir devam eden görüşmeler, ne yazık ki somut bir sonuç ortaya koyamadı. Bugün geldiğimiz noktada açıkça görülmektedir ki federasyon, bir çözüm modeli değil çözümsüzlüğün devamı için kullanılan bir zemindir. Ve sadece Rum tarafına yaramaktadır. Kıbrıs Türklerinin bu modelden hiçbir somut kazanımı olmamıştır ve olamaz.

50 Yılı Aşan ve Sonuca Ulaşmayan Müzakere Sürecini Unutalım mı?

Kıbrıs’ta iki toplum arasında ilk görüşmeler 1968 yılında başladı. O tarihten bu yana, her dönem Türk tarafının liderleri Rum muhataplarıyla defalarca masaya oturdu. Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın yıllarca verdiği mücadele sonuçsuz kaldı. Daha sonra sayın Mehmet Ali Talat görüştü, olmadı. Sayın Derviş Eroğlu denedi, yine olmadı. En son sayın Mustafa Akıncı Rum tarafıyla anlaşabileceğini düşündü ancak o da bir sonuç alamadı. Bunun nedeni, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkını hiçbir zaman siyasi eşit ortak olarak görmemesi ve daha da önemlisi Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü ve Türk Ordusunun varlığını reddetmesi olmuştur.

Federasyon Müzakerelerinde Kazanan Daima Rum Tarafı Oldu

Hava sıcaklığı en yüksek 38 derece
Hava sıcaklığı en yüksek 38 derece
İçeriği Görüntüle

2004 yılında gündeme gelen Annan Planı, federasyon tartışmalarının en önemli dönüm noktalarından biridir. Kıbrıs Türk halkı büyük bir cesaret ve fedakârlıkla bu plana “evet” dedi. Ancak Rum tarafı büyük çoğunlukla “hayır” oyu kullanarak planı reddetti. Böylece federasyon temelinde ortak bir gelecek kurma ihtimalini kendileri ortadan kaldırdılar. Buna rağmen Güney Kıbrıs, Avrupa Birliği üyesi yapıldı. Kıbrıs Türk tarafı ise verdiği tüm tavizlere rağmen hiçbir somut kazanım elde edemedi. Bu durum, federasyon tezinin aslında Türk tarafı için bir tuzak olduğunu açıkça göstermiştir.

Crans Montana’da Çöken Hayaller

2017 yılında İsviçre’nin Crans Montana kasabasında yapılan görüşmeler de aynı akıbeti yaşadı. O dönem Cumhurbaşkanı olan sayın Mustafa Akıncı, sayın Talat’ın geleneğini devam ettirdi ve Rumlarla federasyon müzakerelerine oturdu. Sayın Akıncı’nın verdiği bütün tavizlere rağmen Rum tarafı, Türkiye’nin garantörlük hakkını kabul etmedi ve Türk askerinin adadaki varlığını reddetti. Oysa Kıbrıs Türk halkının güvenliği, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi ile Mehmetçiğin adadaki varlığına bağlıdır. Rum tarafı bunu görmezden gelerek masadan kalktı ve yeni bir anlaşma ihtimalini her zaman olduğu gibi kendi elleriyle yok etti.

Rum Zihniyeti İçin Çözümsüzlük En İyi Çözümdür

Rum tarafının politikası, çözümsüzlüğü sürdürmek üzerine kuruludur. Çünkü mevcut durum adadaki mevcut statüko onlar için en uygun şartları sunmaktadır. Avrupa Birliği üyesi olmanın avantajlarını kullanıyorlar, KKTC’yi ve Kıbrıs Türk halkını yok sayıyorlar. Zaman içerisinde Türk tarafının zayıflayacağını, Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve egemenlik iradesinden vazgeçeceğini düşünüyorlar. Bu nedenle federasyon masası aslında Rum tarafının bizi oyalamak için kullandığı bir araçtır.

Federasyon Çözümsüzlüğün Maskesidir

Yarım yüzyıldır denenmesine rağmen federasyon modelinden hiçbir sonuç çıkmamıştır. Rum tarafı, Türkleri hiçbir zaman eşit ortak olarak görmemiştir. Onların amacı, Kıbrıs Türk halkını azınlık konumuna düşürmek ve kendi devletlerine yama yapmaktır. Dolayısıyla federasyon bir çözüm değil, çözümsüzlüğün maskesidir. Bugün gerçekçi olan tek yol, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığının ve egemenliğinin tanınmasından geçmektedir.

Rum’un Seçim Hesaplarının Farkındayız

Rum tarafının niyetleri sadece müzakere masasıyla sınırlı değildir. Günlük hayatta da farklı yollarla Kıbrıs Türk halkını zor durumda bırakmayı sürdürmektedirler. Sınır kapılarında geçişleri yavaşlatmaları, mülkiyet konusunda Türk tarafını sıkıntıya sokacak adımlar atmaları bunun somut örnekleridir. Tüm bunlar yaklaşan 19 Ekim Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahil olma girişimlerinin bir parçasıdır. Rum tarafı iki devletli vizyonumuzun güç kaybetmesini, yerine federasyon masasına dönmeyi savunan sayın Erhürman’ın seçilmesini istemektedir. Yani kendi çözümsüzlük zeminine Halkımızı alet etmeyi planlamaktadır.

Kıbrıs Türk Halkı 19 Ekim’de Bu Oyunu Bozacaktır

Ancak bu tür müdahaleler Kıbrıs Türk halkının iradesini asla değiştiremeyecektir. Halkımız, geçmişte olduğu gibi bugün de bu oyunları boşa çıkaracak güce sahiptir. 19 Ekim’de sandıklardan çıkacak sonuç, Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne, bağımsızlığına ve devletine sahip çıktığını gösterecektir.

Özgürlüğümüzün Teminatı KKTC ve Türkiye’dir

Kıbrıs Türk halkı bugün özgür ve güven içinde yaşıyorsa, bu 1974 Barış Harekâtı ve Türkiye’nin garantörlüğü sayesindedir. Türk askerinin varlığı ve Türkiye’nin desteği, varlığımızın en önemli teminatıdır. Tarih boyunca Rum tarafının niyetlerini gördük ve yaşadık. Bu nedenle güvenliğimizi riske atacak bir anlaşmaya “evet” dememiz mümkün değildir. Hele bugün içinde olduğumuz dünya şartlarında asla mümkün değildir.

Kendi Devletimize Sahip Çıkacağız

Bugün, geleceğimizi güvence altına almak ve genç nesillere özgür bir gelecek bırakmak için KKTC’ye sahip çıkmamız gerekmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bizim evimizdir, özgürlüğümüzün sembolüdür. Rum tarafı ne derse desin, bizim devletimiz vardır ve var olmaya devam edecektir.

Yarım yüzyılı aşan deneyim, federasyonun bir çözüm olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Bugün tek gerçekçi çözüm, iki devletin yan yana varlığının kabul edilmesidir. Kıbrıs Türk halkı bağımsızlığından, özgürlüğünden ve egemenliğinden asla vazgeçmeyecektir.