Cumhurbaşkanı Tatar yaptığı yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Ben bir Kıbrıs Türkü olarak, hayatımın her döneminde halkımın yaşadığı acılara, direnişlere ve fedakârlıklara tanık oldum. Çocukluğumdan itibaren gördüm ki, bu ada topraklarında Kıbrıs Türk halkı yüzyılı aşan bir varoluş mücadelesi vermektedir. Her nesil, kendi payına düşen bedeli ödemiştir. Halkımız köyünden, evinden sürülmüş, sevdiklerini kaybetmiş, yokluk ve yoksullukla, eli silahlı çetelerin kuşatması altında yaşamaya zorlanmıştır. Ama tek bir şeyi asla kaybetmemiştir. Onurlu ve özgür yaşama irademizi.
Bugün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, işte bu direnişin, bu sabrın ve bu kararlılığın ete kemiğe bürünmüş halidir. KKTC yalnızca bir devlet değildir; halkımızın var olma iradesinin, bağımsızlık ve egemenlik hakkının, eşitlik ve özgürlük talebinin sembolü ve en somut ifadesidir. İşte bu nedenle KKTC, çocuklarımıza bırakacağımız en değerli emanettir diyoruz.
Federasyon Mevcut Statükonun Devamıdır ve Koca Bir Aldatmacadır
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp ettikten sonra nafile geçen on yıllar boyunca Rum tarafı, uluslararası alanda federasyon söylemini hep bir maske olarak kullandı. Yıllarca federasyon adı altında müzakere masaları kuruldu, umutlar bağlandı, iyi niyetli girişimler yapıldı. Ancak her defasında görüldü ki, Rum tarafı için federasyon, gerçekte bir çözüm değil, çözümsüzlüğü sürdürmenin, haksız ve hukuksuz bir biçimde gasp ettikleri statünün yani sadece kendilerine yarayan rejimindevamının bir aracıdır. Kısacası federasyon modeli mevcut statükonun devamıdır ve koca bir aldatmacadır
Çünkü federasyon demek, Kıbrıs Türkünü yeniden azınlık statüsüne indirgemek demektir. Egemenliğimizi ortadan kaldırmak, kendi devletimizi yıkmak ve Halkımızı Rum yönetiminin altına sokmak demektir. Daha da ötesi, federasyon demek, KKTC’nin topraklarının dörtte birini Rum tarafına bırakmak anlamına gelir. Bu yalnızca toprak kaybı değil, halkımızın güvenliğini ve özgürlüğünü teslim etmekdemektir.
Üstelik Rum tarafı, olası bir anlaşmada “sıfır asker ve sıfır garanti” ısrarını da bir kırmızı çizgi olarak açıkça ortaya koymaktadır. Yani adada bir tek Türk askeri dahi kalmayacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlük hakkı tamamen ortadan kaldırılacaktır. Hepimiz biliyoruz ki, 1963–1974 arasında Türk askeri yokken Kıbrıs Türküne neler yapıldığını tarih yazmıştır. Bu topraklarda yeniden savunmasız kalmamız ve Anavatandan koparılmamız istenmektedir.
Rum’un bu talebi, aslında güvenlik kaygılarımızı yok saymaktan da öte, Halkımızın geleceğini Rum çoğunluğun insafına terk etme niyetidir. Kıbrıs Türk halkı buna asla izin vermeyecektir.
Erhürman, Türkiye Kökenli Vatandaşlarımızı AldatmaÜzerine Kurulu Sözde Bir Kampanya Yürütüyor
Bunca yıldır devam eden müzakerelerde tüketilen zemini hortlatmak isteyen sayın aday her gün yeni bir hayali pazarlamaya çalışıyor. Halkımızı aldatmaya dönük bu siyaset şöyle işliyor. Tamamen Rum tarafının eseri olan bir mağduriyet alanı seçiyorlar. Sonra bunun kaç kişiyi etkilediğine bakıyorlar ve eğer kullanışlı buluyorlarsa içinde yaşadıkları devleti suçlayan bir söylemle bunu biz düzeltiriz propagandası yapıyorlar. Bunca yıldır siyasetin içindeyim. Pek çok seçim gördüm ancak açıkça Halkımızı kandırmaya dayalı böyle bir seçim kampanyası hiç görmemiştim. Ne yazık ki sayın Erhürman bunu da yapmıştır.
Federasyon istiyorum demek, aslında Rum’a istediğini vereceğim demektir. Bunun anlamı da en net ifadeyle, zaten ağır tavizlerle dolu Annan Planı’ndan da Crans-Montana’dan da geri gitmek demektir.
Federasyondan başka çözüm yok demek, 4. Cumhurbaşkanı Akıncı döneminde tarihte ilk kez yüzde 28.2’ye indirilen toprak oranımızın da altına inmeyi kabul etmek demektir. Türk askerinin adadan ayrılmasını ve Anavatan Türkiye’nin tek taraflı müdahale hakkının ortadan kaldırılmasını peşinen onaylamak demektir.
Öte yandan sayın Erhürman, Türkiye kökenli vatandaşlarımızı da aldatma üzerine kurulu sözde bir kampanya yürütüyor. Havuzlu villa geleneğinden gelen sayın aday, kibirli bir edayla Rum yönetiminin hemen her gün hakaret edip yok saydığı Türkiye kökenli vatandaşlarımıza da Rum’un kimlik ve pasaportunu vaat edecek kadar savrulmuş bir hale dönüşmüştür. Söyleyecek sözü, ortaya koyacak vizyonu, hiçbir siyasi başarısı olmayanların yapacağı tek şey, halkımızı aldatmaya yönelik vaatler uydurmaktır.
Adil, Kalıcı ve Mümkün Tek Uzlaşı Modeli: İki Devletli Çözümdür
Bugün ada gerçeklerine bakıldığında, görülen tek şey vardır: İki devletli çözüm hem Kıbrıs Türk halkı hem de bölgesel barış için tek gerçekçi yoldur. Kıbrıs’ta iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi, iki ayrı dil, kültür ve dini inanç vardır. Bunların tek bir devlet çatısı altında birleşmesi artık imkânsızdır. Çünkü güven, karşılıklı saygı ve iş birliği ancak eşitlik temelinde mümkündür.
Rum tarafının “sıfır asker, sıfır garanti” dayatması, tek başına bile federasyonun neden gerçekçi olmadığını göstermektedir. Bizim güvenliğimizin teminatı, Türkiye Cumhuriyeti’nin etkin ve fiili garantörlüğüdür. Türk askerinin adadaki varlığı, sadece geçmişin hatırlattığı acılardan dolayı değil, gelecekte barışın korunması için de hayati önemdedir. Bu gerçeği yok sayan bir çözüm modeli, bizim için kabul edilebilir değildir.
Dolayısıyla iki devletli çözüm, yalnızca siyasi bir tercih değil, halkımızın güvenliği ve geleceği için de bir zorunluluktur.
Ersin Tatar olarak temsil ettiğim halkımın iradesine bağlıyım. Bu irade, halkımızın özgür, bağımsız ve egemen yaşama kararlılığıdır. Bugün uluslararası alanda yaşadığımız haksızlıkların, ambargoların ve izolasyonun farkındayız. Ancak bütün bunlara rağmen dimdik ayaktayız. Çünkü biliyoruz ki, haklı olan güçlüdür.
KKTC’nin geleceği, yalnızca siyasî müzakerelerle değil, halkımızın kendi devletine sahip çıkmasıyla garanti altındadır. Bizler eğitimimizle, kültürümüzle, üretimimizle ve gençlerimizin dinamizmiyle geleceğe yürüyoruz. Her geçen gün daha fazla ülke, iki devletli çözümün gerçekçi ve sürdürülebilir olduğunu görmekte ve bu yönde adım atmaktadır.
Kıbrıs Türkü geçmişte olduğu gibi bugün de onurlu, eşit ve özgür yaşama kararlılığındadır. Bizler kendi devletimizde, kendi bayrağımız altında, kendi geleceğimizi belirleme hakkımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. KKTC, bu kararlılığın adı, simgesi ve teminatıdır.
Kıbrıs Türk halkı, bağımsızlığını, egemenliğini ve özgürlüğünü sonsuza dek koruyacaktır. Ne federasyon aldatmacası ne toprak tavizleri ne uluslararası baskılar ne de “sıfır asker, sıfır garanti” dayatması bu kararlılığı değiştirebilir. KKTC, halkımızın onurudur. KKTC, varoluşumuzun güvencesidir. Ve KKTC, gelecek nesillere bırakacağımız en büyük mirastır.”