KKTC

Çavuş: Tarımda büyüme var; veriler ortada!

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş, KIBRIS TV’de katıldığı canlı yayında Halil Esendağlı’nın konuğu oldu.

Çavuş, arpa tedariki, damızlık ithalatı, verim kaybı ödemeleri, kaba yem, süt piyasası ve gıda güvenliği konularında yapılan eleştirilere rakamlarla cevap verdi. “Bakanlığımın veremeyeceği hiçbir hesap yoktur. Çamur at izi kalsın siyaseti bu ülkeye fayda sağlamaz.” dedi.

Muhalefetin, “tarım ve hayvancılıkta büyüme yok” yönündeki açıklamalarına yanıtlar veren Çavuş, iddiaların gerçeği yansıtmadığını vurgulayarak, kendisine ya da bakanlığa bu konuda hiçbir resmi veri talebi yapılmadığını söyledi. Çavuş, tarım sektörünün yalnızca hayvancılıktan ibaret olmadığını; yaş sebze üretiminden tropikal meyveye, narenciyeden süt ürünlerine kadar geniş bir alanda değerlendirildiğinde rakamların büyümeyi işaret ettiğini ifade etti.

“Eleştiri yapılacaksa veri üzerinden yapılmalı.” diyen Çavuş, bakanlığın tüm kayıtlarının açık olduğunu, gerçek dışı söylemlerin kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu savundu. Buna rağmen yapıcı eleştirileri değerlendirdiklerini belirten Çavuş, “Yeter ki kişiselleştirilmesin. Ödev olarak alır, gereğini yaparız. Ancak gerçek dışı iddialarla toplumda güvensizlik yaratmaya çalışmak doğru değildir.” dedi.

“Hayvanlar temiz, testli ve belgeli”

Kamuoyunda geniş yer bulan damızlık Asaf koyun ithalatı da programın ana başlıklarından biri oldu. Çavuş, İspanya menşeli 4 bin 600 damızlık kuzunun ülkeye getirilmesiyle ilgili eleştirilerin doğru yansıtılmadığını söyledi. Projenin Tarım Bakanlığı ile Hayvancılık Kooperatifi iş birliğiyle yürütüldüğünü, hayvanların yaş kriterlerinin uluslararası protokole göre belirlendiğini ve tümünün kan testlerinden geçirilerek sertifikalandırıldığını aktardı.

Bakan, bazı üreticilerin sosyal medyada paylaştığı “hayvanlar cılız, hasta” iddialarının da bilimsel bulguya dayanmadığını vurguladı. Test sonuçlarının hem Veteriner Dairesinde hem de kooperatifte mevcut olduğunu kaydeden Çavuş, memnuniyet bildiren üreticilerin paylaşımlarını da hatırlattı. Karantina süresinin minimum 30 gün olduğunu, ancak adaptasyon ve stres gözlemleri nedeniyle 15 gün daha uzatıldığını, bu süreçte yem maliyetinin de üreticiye değil kooperatife ait olduğunu belirtti.

“Bu proje ülkemizin uzun yıllardır ihtiyaç duyduğu bir adımdır. Eleştiri yapılabilir ama iftira atarak sektörün emeğini küçümsemek doğru değildir.” diyen Çavuş, hayvanını teslim almak istemeyen üreticilerin olabileceğini, ancak bu sayının sınırlı olduğunu ve kimseye zorla hayvan verilmediğini söyledi.

“Planlama değil hukuki zorunluluk nedeniyle gecikme yaşandı”

Programın en tartışmalı bölümlerinden biri arpa tedariki konusu oldu. Çavuş, ayda yaklaşık 12 bin ton tüketilen arpanın ülkede kısa bir dönem yetersiz görünmesinin, kötü planlamadan değil, ihale sürecinde yaşanan hukuki zorunluluktan kaynaklandığını açıkladı.

İhalenin ilk aşamada 200,90 dolar seviyesinde teklif edildiğini, daha sonra başka bir firmanın 234,5 dolar ile daha düşük navlun ve daha hızlı teslim süresi taahhüt ettiğini söyledi. Bu nedenle sözleşmenin ikinci firma ile yapıldığını anlatan Çavuş, ilgili firmanın ilk sevkiyatı zamanında gerçekleştirdiğini ancak sonraki sevkiyatta gecikmeye düştüğünü, bunun üzerine hukuki süreç işletilerek sözleşmenin mevzuat çerçevesinde feshedildiğini ifade etti.

Bu aşamanın ardından yeni tedarik sürecine geçildiğini kaydeden Çavuş, “Bu, ‘bakanlık planlamayı yapamadı’ şeklinde yorumlanamaz. Bir firma taahhüdünü yerine getiremiyorsa devlet bunu görmezden gelemez. Bugün ülkede arpa vardır ve dağıtım devam etmektedir.” dedi.

Önceki dönemlerde Rum kesiminden arpa tedarik edilmek zorunda kalındığını hatırlatan Çavuş, “Biz eleştirilirken geçmiş unutuluyor. Oysa biz zor koşullarda bile piyasayı boş bırakmadık.” ifadelerini kullandı.

SÜTEK polemiği

Programda sık sık dile getirilen bir başka konu ise SÜTEK oldu. Muhalefet ve bazı birlik temsilcilerinin “SÜTEK battı” yönündeki iddialarına sert tepki gösteren Çavuş, göreve geldikleri gün kurumun yaklaşık 80 milyon TL borçla devralındığını, yapılan mali düzenlemeler sonucunda bu borcun ortadan kaldırıldığını söyledi.

Süt toplama ve pazarlama sürecinde son iki buçuk yılda tek bir damla sütün ziyan edilmediğini vurgulayan Bakan, “SÜTEK battıysa, iki buçuk yıldır nasıl ayakta kaldı? Borç nasıl kapatıldı? Bu kurum görevini yerine getiriyorsa, bu söylemler gerçeği yansıtmıyor demektir.” ifadelerini kullandı. Çavuş, toplu süt miktarının bazı dönemlerde günlük 585 tona kadar çıktığını, buna rağmen hiçbir üreticinin mağdur edilmediğini de belirtti.

Kuraklık ve kaba yem

Kuraklığın etkisiyle artan kaba yem ihtiyacı da konuşuldu. Bakan Çavuş, Haziran ayından itibaren kaba yem sıkıntısının öngörüldüğünü ve bu nedenle hayvancının sütüne destek verildiğini, 45 milyon TL’lik kaynak aktarıldığını hatırlattı. Bulgaristan’dan yapılacak kaba yem ithalatının pestisit tespit edildiği için iptal edildiğini, bunun tedarik sürecini uzattığını söyledi.

Bazı firmaların ürünleri konteynerle getirdiğini, samanın hacimsel olarak gemide büyük yer kaplaması nedeniyle navlun bedelinin çok yükseldiğini açıklayan Çavuş, buna rağmen bakanlığın hem özel sektörle hem de Toprak Ürünleri Kurumu üzerinden yeni girişimlerde bulunduğunu kaydetti.

Üreticilerin, “biz samanı bulamıyoruz” yönündeki eleştirilerine hak verdiğini söyleyen Çavuş, 2026 bütçesine kaba yem desteğinin dahil edildiğini ve yıl bitmeden ek adımlar atılması için çalışıldığını belirtti. “Üreticimiz haklıdır, biz de bunun farkındayız. Gecikmiş olsa bile çözüm üretmek için çalışıyoruz. Kimseyi kaderine bırakmadık.” dedi.

“Aralık başında hazır olacağız”

Verim kaybı ödemelerinde gecikme yaşandığı yönündeki şikayetlere de yanıt veren Çavuş, uygulamanın her yıl hesap kapanışıyla birlikte yapıldığını, bu yıl itiraz ve ek beyan süreçlerinin uzaması nedeniyle takvimin etkilendiğini söyledi. Aralık ayının ilk yarısında ödemeye hazır hale gelineceğini vurguladı.

“Başbakan bugüne kadar hangi söz verdiyse tuttu. Verim kaybı ödenecektir. Üreticilerimiz rahat olsun.” diyen Çavuş, ödeme takviminin üreticilerin kendi beyan süreçlerine de bağlı olduğunu hatırlattı.

“Elimizde talebi karşılayacak stok var”

Kamuoyunda dolaşan “tohum yok” iddialarını da değerlendiren Çavuş, Toprak Ürünleri Kurumunun 9 bin tonluk talebe karşı 11 bin tonluk stok bulundurduğunu belirtti. Ancak ekim sezonunun sonuna yaklaşan dönemlerde yapılan taleplerin karşılanamayabileceğini, bunun yalnızca KKTC’de değil Türkiye’de dahi yaşanan bir durum olduğunu söyledi.

Çavuş, “Bugün müracaat eden tohumunu alır. Ancak sezon sonu başvuranlar gecikme yaşayabilir. Tedarik zinciri böyle işler. Bunu bilerek planlama yapmak gerekir.” dedi.

“620 pestisit taraması yapıyoruz, gönül rahatlığıyla tüketin”

Programın en dikkat çekici bölümlerinden biri gıda analizleri oldu. Çavuş, göreve geldiklerinde 307 kalemde pestisit taraması yapıldığını, bugün bu sayının 620’ye ulaştığını söyledi. Ülkeye giren meyve ve sebzelerin tırlardan indirilerek elle ve gözle denetlendiğini, aynı tırdan farklı noktalardan numune alındığını vurgulayan Çavuş, uygunsuz ürünlerin ülkeye girişine izin verilmediğini kaydetti.

“Tüketiciler gönül rahatlığıyla ürünlerini yiyebilir. Bizim hedefimiz, hem yerli üretimi korumak hem de halk sağlığını güvenceye almaktır.” dedi.

“Bakanlığımın veremeyeceği hesap yoktur”

Eleştirilerin büyük kısmının şahsileştirildiğini kaydeden Çavuş, tartışmalarda kullanılan sert üslubu da eleştirdi. Bakanlık ofisinin 24 saat açık olduğunu, isteyenin gelip tüm dosyalara ve belgelere bakabileceğini söyledi. “Benim de müdürlerimin de veremeyeceği tek bir hesap yoktur.” dedi.

Kamuoyunda kullanılan bazı ifadelerin devlet adabıyla bağdaşmadığını savunan Çavuş, “Bu ülkeye katkı sağlamak istiyorsak siyaset seviyeli yapılmalıdır. Kimsenin onurumuzla, emeğimizle oynamasına izin vermeyiz.” ifadelerini kullandı.

“Tarım üstü açık bir fabrikadır, mücadele bitmez”

Programın sonunda tarımın yapısını değerlendiren Çavuş, sektörün doğası gereği sürekli risk ve müdahale gerektirdiğini söyledi. Kuraklık, hastalık, ithalat maliyetleri ve nüfus artışı gibi değişkenlerin tarımı dinamik bir alan haline getirdiğini ifade etti.

“Bizim görevimiz şikâyet etmek değil, çözmek. Üreticimiz bizim ortağımızdır. Eleştiri başımızın üstündedir, yeter ki veriye dayalı ve yapıcı olsun. Bu ülke üretmeden var olamaz. Biz üreticiyi yalnız bırakmayacağız.” diyerek sözlerini tamamladı.

KAYNAK: KIBRIS GAZETESİ